16 Mart 2014 Pazar

Zekât Nefsin Aşırı Arzularını Engeller, Mala Tapmaktan Kurtarır

İnsan mala ve dünyaya karşı meyilli yaratılmıştır. Asıl mesele mala, mülke, dünyaya dalmadan bildirilen ölçülere dikkat ederek kul olmaya çalışmaktır: Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] insanın mala olan düşkünlüğünü şu hadis-i şerifle çok güzel açıklamıştır.

'Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, diğer bir vadisi daha olmasını ister. Onun ağzını (gözünü) ancak toprak doldurur. Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.“[1]

Başka bir hadis-i şerifinde başa gelmeden önce sakınılması gereken hususlardan birinin de Rabb’i unutturan fakirlik olduğunu[2] bildirmiştir.

Demek ki dünya sevgisi, mal ve mülk sevdası insana kendini yoktan var eden ve sayısız nimet­ler ihsan eden Mevlâ’sını unutturuyor, insan mala, maddeye olan bağlılığı sebebiyle Rabb’ini unutunca artık nefsinin arzularının ve maddenin esiri durumu­na düşüyor. Hatta Kur’an’da anlatıldığı üzere bazı insanlar âciz bir varfık olduğunu unutarak sahip ol­duğu mal-mülk, makam ve mevkii sebebiyle rablik iddiasında bulunuyor.

işte kul, fakirlerin hakkı olan zekât ve sadakaları vermekle nefsine ve maddeye esir olmaktan kur­tulur. Allah’a gerçek manada iman eden kul bilir ki elinde bulunan mal Hak Teâlâ’nın emanetidir, kendisi de O'nun halifesi ve mülkü sahibine ulaştırmada O'nun memurudur. Görevini ifa ettiğinde Rabb'ine boyun bükmüş, nefsinin elinden kurtulmuş olur.

İmam Şa'rânî hazretleri kulun kalbiyle mala bağlanmasını zelillik olarak değerlendirmiş ve kulun kalbindeki mal sevgisini Allah yolunda elinden çıkardığı ölçüde bu zelillikten ve bağlılıktan kurtulacağını söylemiştir.[3]

Üstelik Allah Teâlâ, zekâtı vermeyip altını, gümüşü, malı biriktirenleri, mallarını Allah yolunda harcamayanları şiddetli bir azap ile müjdelemiştir. Bununla birlikte zekâtını verenler bu azaptan kurtulduğu gibi nefsin bu rezilliğinden, nefsi esir eden bu cimrilik hastalığından ve İlâhî gazaptan da kurtulmuş olur.

Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] altın ve gümüşün, paranın kölesi olan kimsenin helâk olduğunu şu hadis-i şerifinde bildirmiştir:

“Dinar ve dirhemin (paranın) kulu olan helâk oldur[4]

Allah Teâlâ hepimizi paraya tapmaktan, nefsimi­zin esiri olmaktan kurtarsın, kendine hakiki manada kul olmayı nasip etsin, âmin.

[1] Buhari, Rikak, 10; Müslim, Zekat, 116-119
[2] Tirmizi, Zûhd, 3.
[3] Şa'rânî, Fethu'l-Mübin, s. 44.
[4] 40 Buhârî. Rikak, 10; ibn Mâce, Zühd. 8.
EVLİYANIN DİLİNDEN Zekatın Hikmetleri, A.Suat DEMİRTAŞ, Semerkand Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder