Ey ibâdet yolcusu! — Allah sana başarı versin - İlim Geçitini aştıktan sonra, iki sebepten dolayı tevbe etmen gerekir.
BİRİNCİ SEBEP :
Günahlarına tevbe etmezsen, ibâdete muvaffak olamazsın. Çünkü günahların getirdiği uğursuzluk, mânevi mahrumiyet ve perişanlığa sebep olur. Mâsıyetler birer bağ gibidir. Sahibinin ibâdet etmesine engel olarak onun Allah'a yönelmesini önlerler. Günahların ağır yükü tevbe ile hafifletmedikçe hayır yapmak, şevkle ibâdet etmek mümkün değildir. Günah işlemekte devam etmek ise kalbi karartır.
Mâsıyetlerle kararan kalbi zulmet ve kasvet bürür. Böyle bir kalpte ihlâs, sâflık, merhamet ve yumuşaklık gibi insanî duygular kalmaz. Eğer Allah'ın merhameti yetişmezse sahibini bahtsızlığa ve küfre götürür.Kötü ve merhametsiz bir kalb nasıl ibâdet edebilir? Günah işlemekte, zulmetmekte devam eden bir kimse nasıl Allah'a ibâdet ettiğini söyliyebilir? Üzerine pislikler bulaşmış birisi münâcaat ederek rabbına yaklaşabilir mi?
Allah Resûlü buyurur:
— Bir kimse yalan söylediği zaman, ağzından çıkan pis kokular yüzünden yazıcı melekler kendisinden uzaklaşırlar.
Böyle bir dil Allah'ı anmağa lâyık olabilir mi? Şüphesiz günah işlemekte ısrar eden kimse doğru yolu bulamaz, rabbına ibâdetini yapamaz; yapsa da kendisinde insani duygular meydana gelmez. Bütün bunlar günahların getirdiği uğursuzluktan ve tevbe etmemektendir.
— (Ey kişi! Eğer sende gündüz oruç tutup gece namaz kılma aşkı yoksa bil ki bağlısın. Bağlıyan da günahlarındır.) sözünü söyliyen gerçekten doğru söylemiş.
İKİNCİ SEBEP :
Geçmiş günahlarına tevbe ederek bir daha işlememeğe azmetmedikçe yapacağın ibâdetler makbûl sayılmaz. Kulun, günahlarına tevbe etmesi ve hukukuna tecavüz ettiği dâvalıların rızasını alması farzdır, borç mesâbesindedir. Bu kimse ise borçlu demektir. Yapılan birçok ibâdetler nâfiledir, hediye kabilindendir. Borcunu ödememekte ısrar eden bir kimse, alacaklıya götüreceği ufak tefek hediyelerle ödemiş olmaz. Hattâ borcunu ödemediği için o hediyeler, alacaklı tarafından reddedilir. Günah işlemekte ve haram yemekte devam eden sen, helâl ve mübah şeyleri terketmekle ne kazanırsın? Hangi pâk yüzle Allah'a yakarır, O'nu översin? Oysa ki rabbın sana kızgındır. İşte günah işlemekte ısrar edenlerin hali budur. Kendisinden yardım istenilecek ancak Allah'dır.
SORU: Tevbe ne demektir? Bütün günahlardan sıyrılmak isteyen bir kimse ne yapmalıdır?
CEVAP: Tevbe kalbin yapacağı işlerdendir ve kalbi günahlardan temizlemek demektir. Büyüklerimiz tevbeyi :
(Sırf Allah'a tâzîm edip öfkesinden korkarak, daha önce işlenen bir günahı bir daha işlememeğe azmetmektir.) şeklinde târif etmişlerdir.
TEVBENİN DÖRT ŞARTI VARDIR :
Birincisi: Bir daha asla günah işlemiyeceğine kalbiyle kesin olarak karar vermek. Eğer, günahı terkettiği halde içinde bâzan işliyeceğine dair bir meyil varsa, bir daha işlememeğe azmetmemişse tevbe etmiş sayılmaz.
İkincisi: Hangi günah için teybe ediyorsa, önceden onun aynısını işlemiş olmalıdır. Daha önce böyle bir günah işlemediyse o günahsız demektir. Neye tevbe edecek? Meselâ peygamberimiz hakkında: (O, küfürden uzak idi.) diyebiliriz, fakat; (O, küfürden tevbe etti.) şeklinde bir söz mânasız olur. Çünkü kendisi hiç bir zaman küfre girmemiştir. (Hazret-i Ömer küfürden tevbe etti. döndü.) şeklinde bir söz doğrudur. Çünkü önceden imansız idi.
Üçüncüsü: Daha önce işlediği günah, bundan sonra yapmamağa azmettiği günah derecesinde olmalıdır. Meselâ, bir ihtiyar, kuvvetli zamanında yaptığı zina ve yol kesicilikten dolayı tevbe edip af dileyebilir. Kapı açıktır. Fakat onun bu tevbesi, (Bir daha zina yapmamağa ve yol kesmemeğe karar vermek) şeklinde değildir. Çünkü artık bunları işlemeğe gücü yetmemektedir. Bununla beraber yalan, iftira, gıybet... gibi mâsıyetleri işleyebilir ki bunlar da zina ve yol kesicilik derecesinde birer suçtur. Bu sayılan günahlar derece bakımından bid'atın altında; bid'at ise küfrün altındadır.
Dördüncüsü: Tevbe sırf Allah'a tâzîm için yapılmalı; onun öfkesi, azâbının acısı gözönüne getirilmelidir. Dünyevî gayelerle; şehvet, makam düşüncesiyle yapılan tevbe kabûle şâyan değildir. Fakirlikten, yâhut o fi'li işlemeğe gücü yetmemekten veyahut insanların korkusundan dolayı tevbe eden bir kimse tevbe etmiş sayılmaz. İşte tevbenin şartları bunlardır. Bu şartları eksiksiz yerine getiren bir kimse hakikî tevbe yapmış olur.
Kişiyi tevbe etmeğe zorlayan sebepler ise üçtür.
1 — Günahların neticesinin kötülüğünü düşünmek,
2 — Allah'ın azâbının, tâkat yetmiyecek derecede şiddetli olduğunu düşünmek,
3 — Allah'ın kudretine nazaran kendisinin zayıflığını düşünmektir.
Dünyada güneşin harâretine ve bir kırbaç darbesine dayanamıyan, cehennem ateşine ve zebânilerin topuzlarına nasıl tahammül edecek? Gene bir karıncanın ısırmasından incinen zayıf insan, ateşden yaratılmış, katır büyüklüğünde akreplerin, deve boynu kalınlığında yılanların sokmalarına dayanabilecek mi? Allah'ın öfkesine ve cezâsına mâruz kalmaktan gene Allah'a sığınırız. Bütün bunları hatırlıyarak gece-gündüz üzerinde düşünmek seni tevbe etmeğe sevkeder. Muvaffakıyeti verecek Allah'dır.
SORU: Peygamberimiz, (işlenen günahlara pişmanlık duymak tevbedir.) buyurdu. Bunun dışında hiç bir şart etmedi?
CEVAP: Nedâmet (pişmanlık) kulun isteğine bağlı değildir. Bâzan isteği olmadan âni olarak nedâmet olabilir ise kulun kendi isteğine bağlıdır. Hattâ tevbe etmekle emredilmiştir. Günahları sebebiyle makamından, yahut malından olup ta pişmanlık duyan bir kimsenin bu pişmanlığı tevbe sayılmaz. Bundan anlaşıldığına göre peygamberimizin, (Nedâmet tevbedir.) hadîsinde ilk bakışta nüfuz edilemiyen bir husus vardır ki o şudur:
— Pişmanlık Allah için ve O'nun azâbı korkusundan olmalı. Bu tip pişmanlık kişiyi gerçek bir tevbeye sevkeder. Tevbeye zorlayıcı sebepleri düşünen kimse, içten biznedâmet duyar. Bu, onun bir daha işlememek üzere günahları terketmesine ve Allah'a yönelmesine sebep olur
SORU: Tevbenin, (bir daha işlememek üzere günahlara son vermek.) demek olduğu anlaşıldı. Insanın ufak-tefek hiç günah işlememesi mümkün mü? Allah'ın en seçkin kulları olan peygamberlerin günah işleyip işlemedikleri hususunda bile ihtilâf var.
CEVAP: Kişinin hiç günah işlememesi mümkündür. Olmıyacak bir şey değildir. Hiç günahsız bulunmak aslında zor bir şey sayılmaz. Allah merhametiyle dilediğini seçkin kullarından yapar. Ayrıca kişinin günahkâr sayılması için o suçu kasden işlemiş olması şarttır. Yanılma yoluyla işlenen günahlar affa uğrar.
SORU: Tevbe ettikten sonra gene günah işlemekten korkuyorum. Bu korku tevbe etmeme mâni oluyor, tevbesine sâdık kalamıyacak bir kimsenin tevbe etmesi faydalı mıdır?
CEV AP: Şeytanın oyalama ve aldatmacasından başka bir şey olmıyan bu fikirleri sana kim söyledi? Ya tevbe ettikten sonra bir daha günah işlemeden ölüverirsin! .. Tekrar günah işleme korkusuna gelince, tevbeyi içten gelen bir azimle yapmalısın. Eğer bu azminde sebat edebilirsen maksadına ulaşmış olursun. Sebat edemezsen üzerinde ancak yeni işlediğin günahlar kalır. Geçmiş mâsıvetlerden kurtulmuş olursun. Bu bile büyük bir kazançtır. O halde tekrar günah işleme korkusu, geçmiş mâsıyetlere tevbe etmeğe mâni değildi! .
GÜNAHLARDAN KURTULUŞ YOLLARI
Günahlar başlıca üç kısımdır:
Birincisi: Namaz, oruç, zekât gibi Allah’ın farz kıldığı ibâdetleri terketmektir. Bunları mümkün oldukça kaza etmelisin.
İkincisi: İçki içmek, çalgı çalmak, fâiz almak... gibi Allah ile aranda olan mâsıyetlerdir. Bunları bir daha yapmamak üzere derhal tevbe etmen gerekir.
Üçüncüsü: İnsanların hukukiyle alâkalı günahlardır. Bu kısım en müşkil olandır. Mal, can, ırz, nâmus ve itikad hususlarında olabilir. Haksız yere birinin malını tutmuşsan derhal vermelisin. Eğer fakirlikten dolayı iâde edemezsen sahibiyle helâllaşmalısın. Sahibini bulamazsan mümkünse onun adına sadaka vermelisin. Buna da gücün yetmiyorsa, çok iyilik yapmalı ve kıyâmet gününde o kişinin senden dâvacı olmaması için Allah'a yakarmalısın.
Eğer birini öldürmüş veya yaralamışsan, kendisine yakınlarına baş vurarak cezanın verilmesini istemeli veya helâllik dilemelisin. Bu imkânsızsa kıyâmet gününde Allah'ın onu senden razı etmesi için rabbına yalvarmalısın.
Biri hakkında gıybet etsen, iftira yapıp sövsen, önce bunları söylediğin kişiler yanında kendi kendini tekzib etmeli, sonra da gidip o şahıstan af dilemelisin. Böyle yaptığın takdirde daha kötü sonuçlar doğmasından korkarsan, onu senden râzı etmesi ve gene ona çok hayırlar vermesi için Allah'a yalvarmalısın.
Eğer birisinin karısına, çocuklarına... hiyânet etmiş isen, bunu açıklamak veya helâllaşmak yoluna gitmek tehlikelidir. Çünkü böyle haller umumiyetle büyük kötülüğe sebep oiur. Bu durumda, onu senden hoşnut edip çok sevaplar vermesi için Allah'a yalvarmalısın. Nadir olmakla beraber eğer daha büyük felâketler olmuyacağından emin olursan helâllik talep edersin.
Bir kimse hakkında, (kâfir) , (bid’atçı) gibi sözler sarfetmişse bu çok ağır bir isnattır. Hemen kendini yalanlamalı, sonra da af dilemelisin. Bu mümkün değilse nedâmet duyup Allah'a yalvarmalısın.
Sözün kısası :
Eğer hukukuna tecavüz ettiğin kişilerle helâllaşmak mümkünse helâllaşırsın. Değilse, kıyâmet gününde senden dâvacı olmamaları için sadakalar verir rabbına yalvarırsın. Böylece bu husus onun dileğine kalır. Yalvarışında samimî isen, kıyâmet gününde Allah'ın o kişiyi iknâ edeceği ve senden dâvacı olmıyacağı umulur. Bu, budur. Bunu böylece bil!
Tevbe hususunda söylediklerimizi yapar, kalbine bir daha günahlara dönmiyeceğine karar verirsen bütün geçmiş mâsıyetlerden kurtulursun. Tevbe ettiğin halde geçmiş ibâdetlerini kazâ etmemiş, hakkını yediğin kişilerle helâllaşmamış isen bunlar zimmetinde kalır; diğer günahlar affa uğrar. Bu mevzuda söylenecek söz çok, fakat bu kitabın hacmi müsâit değildir. Burada sadece mutlaka bilinmesi gerekenler yazılmıştır. Tam bilgi için İhyâ-ül Ulûmüddin kitabımızın tevbe ve ondan sonraki bahislerine bak.
Tevbe geçidi tehlikeli, aşılması güç, bir an önce geçilmezse büyük zararlara sebep olan bir geçittir. İlmiyle âmil, sözüne güvenilir âlimlerimizden Ehû İshak isfirânî anlatır:
- Bir daha günah işlemiyecek şekilde bana tevbe nasib etmesi için otuz sene Allah'a yalvardım. Kabûl olmayınca hayrete düştüm. Bir gün rü'yamda bana birisi şöyle diyordu:
- Niçin hayret ediyorsun? Allah'tan ne istediğinin farkında mısın? (Allah tevbe edenleri, günahlardan temizlenenleri sever. (1) ayetini işitmedin mi? Sen rabbinin sevgilisi olmak istiyorsun. Bu kolay bir talep değil ki hemen kabûl edilsin.
Ey tevbe yollarında bulunan kişi! Büyüklerimizin hâline bak. İşi ne kadar ciddî tutuyorlar, kalblerini temizlemek, âhiret yolculuğuna hazırlanmak için neler yapıyorlar.
Tevbenin geciktirilmesi çok tehlikelidir. Günahın işlendiği ilk anlarda kalb kararır. Bir an önce tevbe edilerek kalb temizlenmezse — Allah korusun — sonu bedbahtlıktır. Şeytan ile Bel'am İbni Bâûrâ'nın hallerini düşün. Bunlar önce günahkâr oldular, sonunda da îmandan çıkarak ebedî bedbahtlığa düştüler. Gaflet uykusundan uyan, gayretli ol! Umulur ki kalbindeki isyan damarını söker atar da boynunu günahların yükünden kurtarırsın. Günahların kalbi karartacağını hiç aklından çıkarma. Kendini bir kere tart. Bak bazı iyi kişiler ne söylerler:
- (Eğer işlediğin günahlar seni korkutmuyor, ibâdet etmeğe zaman ve zemin bulamıyor, yola gelemiyorsan kalbin kararmış demektir.) Hiç bir günahı küçük görme; sonra, büyük günahlar işlemekte olduğun halde kendini pâk sanan kişiler durumuna düşersin.
Kehmes İbni Hasan'dan rivâyet edilir.
Kehmes :
- Bir günah işledim. Kırk senedir ağlıyorum.
Sorulur:
- Nedir o?
Anlatır :
- Birisi ziyaretime gelmişti. Onun için bir balık
almış ve ikram etmiştim. Yedikten sonra, komşumun duvarından bir parça çamur aldım. Onunla elini yıkadı.
Nefsini hesaba çek, bir an önce tevbe et. Çünkü ecel her an gelebilir. Dünya aldatıcı, nefs ve şeytan ise düşmandır. Allah'a dön, O’na yakar. Babamız Hazret-i Âdem'in hâlini düşün. Allah onu kudretiyle yaratmış, can vermiş sonra da meleklerin omuzunda cennetine koymuştu. O orada bir günah işledi; cennetten sürüldü, Hattâ rivâyet edildiğine göre Allah buyurdu:
- Ey Âdem, ben senin nasıl bir komşun idim?
Âdem — selâm üzerine olsun— cevap verdi:
- İyi bir komşum!
Rabbı emretti:
- Adem, kerâmet tâcımı bırak. Benden uzaklaş. Bana isyan eden komşum olamaz!
Rivâyet edildiğine göre Hz. Âdem bu günahına iki yüz sene ağladı. Sonra Allah tevbesini kabûl ederek günahını afvetti. Aynı zamanda peygamber olduğu halde bir günah yüzünden Hazret-i Adem bu hâle düşerse sayısız kötülükler yapanların hâli nice olur? Tevbe eden bir peygamber bunca yakarırsa, rabbine karşı getrnekte ısrar eden zalimler ne yapmalı? (Tevbe eden gene de korkuyor. Ya, tevbe etmeyenin hâli ne olacak?) diyen ne güzel söylemiş.
Eğer tevbe ettikten sonra tevbeni bozar ikinci defa günah işlersen gene tevbe et. (Umarım bu sefer ölünceye kadar bir daha günah işlemem!) şeklinde düşün. Şayet günah işlemeyi san'at edinmişcesine üçüncü, dördüncü defa yanarsan, peşinden gene tevbe et. Günahta nasıl âcizlik göstermiyorsan tevbede de âcizlik gösterme. Yeise düşme. Günahım tekerrür etti diye tevbevi terketme. Şeytan seni aldatması. Tevbeye heveslenmen hayra alamettir. Allah resülü buyurur:
- Sizin hayırlınız, günahı çok olduğu halde, yeise düşmeyip çok tevbe eden; Allah'a yönelip O’na yalvaranınızdır.
Şu âyeti düşün:
- Her kim bir kötülük yapar, yahut nefsine zulm eder de sonra tevbe ederse Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhametli bulur. (2)
Sözün özü :
Bir daha kendi ihtiyarınla asla günah işlemiyeceğine kalbten bir istekle azmet. - Ancak Allah'ın takdirinde olandan kurtuluş yoktur. - Mümkün olduğu kadar hukukunu çiğnediğin kişilerle helâllaş. Helâllaşamadıkların için Allah'a yakar. Umulur ki rabbın onları senden râzı eder. Geçmiş ibâdetlerini kazâ et. Sonra vücûdunu ve ellerini temizliyerek abdest al; dört rek'at namaz kıl. Namaz bitince Allah'tan başka kimsenin göremiyeceği bir yerde yüzünü toprağa koy. Sonra başına toprak serp. En kıymetli uzvun olan yüzüne gözler yaşlı, kalb mahzun, sesin hakir olarak toprak sür. Mümkün olduğu kadar teker teker, işlediğin günahları hatırla. Âsî nefsini kötüle, tekdir et. De ki:
— Ey utanmaz nefs! Artık günahlara son vermenin zamanı değil mi? Allah'ın öfkesini teskin edebilecek, azâbına dayanabilecek misin ?
Daha bunlara benzer şeyler söyliyerek hüzünlü göz yaşları dök. Sonra iki ellerini kaldırarak Allah'a yakar:
- Rabbım! Kaçak kulun kapına döndü. Âsî kulun sûlh istiyor. Günahkâr kulun özür diliyor. Beni afvet, özrümü kabûl et. Bana merhametinle bak. Allah'ım, geçmiş günahlarımı yarlığa. Ömrümün kalan kısmında sana karşı gelmekten beni koru. Zira herşey senin kudret elindedir. Bize merhametin boldur.
- Ey büyük - küçük bütün işlerin son mercii! Ey gamlıların son dayanağı. Ey bir şey'e (Ol!) dediği zaman hemen meydana getirme kudretinde olan Allah! Günahlar bizi sardı. Ey her sıkıntıyı gideren, bizi bu günahlardan kurtar. Ben bu günde sana güveniyorum. Ey mâzeretleri kabul eden merhametli!
Cok ağlayıp yalvararak söyle:
- E, bir hâli diğer bir hâlini meşgul etmiyen! Ey, duyuşu diğer bir duyuşuna mâni olmıyan. Ey, istiyenlerin istemesinden usanmıyan. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen istediğin her şey'i yapma kudretindesin. Bize rızık olarak afvını ver!
Sonra peygamberimize salâvat getir. Bütün imanlılar için Allah'tan af dile ve onun yoluna gir. Artık sen gerçek bir tevbe etmiş, dünyaya gelmiş olduğun günkü gibi günahlardan arınmış durumdasın. Allah'ın sevgilisisin. Târife sığmıyacak derecede sevap, rahmet ve bereketler senin için! Senin için emniyet ve kurtuluş ufukları açıldı. Allah'ın öfkesinden, günahların verdiği tasadan kurtuldun. Ve nihâyet rabbının izniyle tevbe geçitini de Lûtfiyle doğruyu gösteren ancak Allah'tır.
(1) Bakara Süresi, âyet: 222
(2) Nisâ Süresi, ayet: 110
Abidler Yolu, İmam-ı Gazali
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder