Bezzâr Müsned’inde Ebü'l-Yüsr'den (r.a) şöyle rivayet eder:
“Adamın biri dedi ki:
'Ey Allah'ın Resulü! Bana, cennete girmemi sağlayacak bir amel gösterseniz!' Resûlullah (s.a.v) eliyle dilini işaret ederek,
'Buna sahip ol' buyurdu. Adam tekrar aynı soruyu sordu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Annesi kendisini kaybedesice! İnsanların burunları üzeri cehenneme sürüklenmelerinin sebebi dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir ki?”1
Bezzâr, hadisin isnadının hasen olduğunu söyler.
Dillerin kazandığı şeylerden maksat, haram olan sözlere karşılık verilecek cezadır. İnsan, sözleri ve amelleriyle toprağa iyilik ve kötülük tohumları ekmektedir. Daha sonra kıyamet günü ne ekmişse onu hasat edecektir. Sözü yahut ameli ile hayır ekmiş olan kişi, bunun karşılığında ikram ve hayır hasat edecek, söz ve fiilleriyle şer ekmiş kimseler de yarın pişmanlık hasat edecektir.
Muâz'ın (r.a) rivayet ettiği bu hadis-i şerifin zâhirinden açıkça şu anlaşılmaktadır: İnsanların cehenneme girmesinde en büyük etken dilleriyle söyledikler sözlerdir.
Dil ile işlenen günahlar arasında şirk ifade eden sözler, Allah Teâlâ katında günahların en büyüğüdür. Kişinin bilgisi olmadan söylediği söz de dil ile işlenen günah kapsamına girer. Bu da şirke yakın bir günahtır. Yalan yere şahitlik de Allah'a şirk koşmaya denk gelebilecek bir günahtır.
Sihir, namuslu kişilere zina iftirası atmak ve bunlar dışında bulunan yalancılık, dedikodu, insanları çekiştirmek gibi küçük ve büyük günahlar da dil ile işlenen günahlar kapsamına dahildir. Ayrıca fiilî olarak işlenen diğer günahlar da çoğunlukla dil ile işlenen günahların yardımıyla işlenir.
Ebû Hüreyre (r.a) Resûlullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Ağız (dil) ve cinsel organ, çoğunlukla insanların cehenneme girmesine sebep olan iki organdır. “2
Sahîhayn’de Ebû Hûreyre'den Resûlullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Kişi mânasını düşünmeden bir söz söyler. Bu söz sebebiyle cehenneme, doğu ile batı arasından daha uzağa düşer."
Tirmizî ise bu hadisi şu lafızla rivayet eder:
"Kişi, kendisince sakınca görmediği bir söz söyler. Bundan dolayı cehennemde yetmiş yıl aşağı doğru düşer. "3
Mâlik, Zeyd b. Eşlem vasıtasıyla babasından şöyle rivayet eder:
"Ömer (r.a) Ebû Bekir-i Sıddîk'ın (r.a) yanına girer ve dilini tutup çekmekte olduğunu görünce der ki:
'Neden böyle yapıyorsun?' Ebû Bekir de (r.a), 'Başıma ne geldiyse hep bunun yüzünden' der."4
Ibn Büreyde şöyle der: Ibn Abbas'ın (r.anhümâ), dilini tutarak şöyle dediğini gördüm:
'Yazıklar olsun sana! Hayır söz söyle de ganimetler kazan yahut sus da selâmette kal! Eğer böyle yapmazsan iyi bil ki pişmanlık duyacaksın!' Kendisine,
'Ey Ebü'l-Abbas, neden böyle yaptın?' diye sordular. O da,
'Bana ulaştığına göre, insan kıyamet günü bedenindeki hiçbir organa diline olduğu kadar kızgın ve öfkeli olmayacaktır. Ancak hayır olarak söylediği sözler ve hayırla doldurduğu sözler bunun dışındadır’ diye karşılık verdi."5
Ibn Mesud (r.a), O'ndan başka ilâh bulunmayan Allah'ın adına yemin ederek şöyle derdi:
"Yeryüzünde uzun süreyle hapsedilmesi gereken dilden başka bir organ yoktur."6
Hasan-ı Basrî (rh.a) şöyle der: "Dil, beden ülkesinin yöneticisi gibidir. O kötülüğe bulaşırsa, beden de bulaşır. Eğer dil iffetli olursa beden de iffetli olur."7
Yunus b. Ubeyd şöyle der:
"Dilini korumaya önem veren her kimi gördüysem, baktım diğer bütün amelleri de iyilik üzere olduğunu gördüm."8
Yahya b. Ebû Kesîr der ki:
"Bir kimsenin konuşmaları iyilik üzerine ise, o kişinin diğer bütün amellerinin de böyle olduğunu anlayabilirsin. Bir kimsenin konuşması fesat üzere ise, buradan diğer amellerinin böyle olduğunu çıkarabilirsin."9
Mübârek b. Fudâle, Yunus b. Ubeyd'in şu sözünü nakleder:
'Bîr kimsenin diliyle yaptığı dışında, iyiliğin peşinden hep iyilik yaptığını göremezsiniz. Meselâ sen bir kimsenin gündüz oruç tuttuğunu ve akşama haram ile iftar ettiğini, gece namaz kılıp gündüz yalancı şahitlik yaptığını -buna benzer daha pek çok şey sayar- görebilirsin. Ancak, dili haktan başka bir söz söylemeyen kişinin, amelinin buna aykırı olduğunu asla göremezsin!"10
1 Bezzâr, el-Müsned, nr. 3572.
2 Tirmizî, Birr, 62 (nr. 2004): Ibn Mâce, Zühd, 29 (nr. 4246); Ahmed, el-Müsned, 2/291, 392,442; Ibn Hibbân. es-Sahîh, nr. 476; Hâkim, el-Müstedrek, 4/324.
3 Buhârî, nr. 6477,6478; Müslim, Zühd, 50 (nr. 2988); Tirmizî, Zühd, 10 (nr. 2314); Ibn Mâce, Fıten, 12 (nr. 3970); Ibn Hibbân, es-Sahîh, nr. 5706,5707.
4 Mâlik. el-Muvatta', 2/988; Ebû Ya'lâ, el-Müsned, nr. 5; Ibnü's-Sünnî, Amelü'l-Yevm ve'l-Leyle, nr. 7; Ibn Ebü'd-Dünyâ, es-Samt, nr. 13.
5 Ahmed, el-Müsned, ez-Zühd, s. 189; Ebû Nuaym, Hllye, 1/327-328.
6 Ebû Nuaym, Hilye, 1/134.
7 Ibn Ebü'd-Dünyâ, es-Samt, nr. 59.
8 Ibn Ebü'd-Dünyâ, es-Samt, nr. 60, 653.
9 Ebû Nuaym, Hilye, 3/68.
10 Ebû Nuaym, Hilye, 3/20.
(İbn Receb el-Hanbelî, Hadislerle İlim ve Hikmet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder