2 Haziran 2013 Pazar

Dünyadaki İnsanların Kısımları

Dünyada bulunan insanlar iki kısma ayrılır:

Birincisi. İnsanlar için bu dünyadan sonra sevap ve ceza verilmek için bir âlemin (âhiretin) varlığını inkâr edenler. Bu kimseler hakkında Cenâb-ı Hak (c.c) şöyle buyurur:

"Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.”1

Bu anlayışta olanların bütün gayret ve çabaları dünyadan olabildiğince faydalanabilmek ve ölmeden önce bütün lezzetleri tadabilmektir. Onların halleri şu âyet-i kerimede anlatıldığı gibidir:

"Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.”2

Bu kesim arasında da zühd sahibi olanlar ve dünyaya fazla değer vermeyenler çıkabilir. Çünkü onlar, dünyalığın çoğalmasının gam ve kederin çoğalmasına yol açtığını bilirler ve şöyle derler: İnsanın dünyalıklara yönelik ilgisi ne kadar çok olursa, öldüğü zaman onlardan ayrılan insan o kadar çok elem duyar. Bunların zühdü sonuçta dünyaya yöneliktir.

İkincisi. Ölümden sonra sevap ve cezanın verileceği bir âlemin varlığına inanan kimseler. Bunlar, Allah tarafından gönderilmiş olan peygamberlerin dinlerine mensup olan kimselerdir. Bunlar da üç kısma ayrılır: 1. Kendilerine zulmedenler, 2. Orta yolu tutanlar, 3. Allah'ın izniyle hayırda öne geçenler.3

1. Kendilerine Zulmedenler

Bunlar çoğunluğu oluşturur. Dünyanın süslerine ve şatafatına yakın dururlar. Onları uygun olmayan yollardan edinirler ve uygun olmayan biçimde kullanırlar. Böylece çabalarının büyük kısmı dünyaya yönelik olur. Dünya için öfkelenir, onun için razı olur, onun için dostluk kurar, onun için düşmanlık yaparlar.

İşte bunlar oyun, eğlence, süslenme, övünme ve mal biriktirme ehli kimselerdir. Hiçbiri dünyaya gelmekteki asıl maksadın ne olduğunu bilmez. Dünyanın, asıl ikamet yeri olan yurda doğru yapılan sefer için azık hazırlamak üzere bir konak yeri olduğunun farkında değildir. Her ne kadar onlar bu konuda genel anlamda bir inanca sahipse de iman ettiği şeyin ayrıntılarının farkında değildir. Ayrıca mârifetullahı tatmış kişilerin tattığı zevklerden de habersizdir. Halbuki onlar âhiret yurduna hazırlık yapanlara örnek olan şahsiyetlerdir.

2. Orta Yolda Olanlar

Orta yolda olanlar dünyalıkları mubah yollarla elde ederler. Bunlarla ilgili farzları yerine getirirler. Farzdan arta kalanları kendileri için yanlarında tutarlar. Bunlarla dünyaya yönelik arzularını olabildiğince genişletirler.

Bu kesimde bulunanların, zâhidlik tarifi içine girip girmediği konusu daha önce de geçtiği gibi tartışmalıdır. Fakat bu durumlarından dolayı bir ceza görecek değillerdir. Ancak dünyalıklardan yararlandıkları oranda âhiretteki derecelerinde eksilme meydana gelir.

"Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırda öne geçmek için yarışır, işte büyük fazilet budur.” (Fâtır 35/32).

Ibn Ömer (r.anhümâ) şöyle der 'Kula erişen her dünyalık, Allah katındaki derecesinin eksilmesine sebep olur. İsterse bu dünyalıklara karşı cömert olsun!"4

Bu hadisi Ibn Ebü'd-Dünyâ mevkuf olarak rivayet etmiştir ve isnadı ceyyiddir. Ayrıca Hz. Âişe (r.anhâ) validemizden de merfû olarak zayıf bir isnad ile rivayet edilmiştir.

İmam Ahmed ez-Zühd’de isnadıyla şöyle rivayet eder: "Adamın biri Muâviye'nin (r.a) yanına girer, o da adamı giydirir. Oradan çıkar, Ebû Mesud ve sahâbeden başka birinin yanına uğrar. O iki kişiden biri adama şöyle der: İyiliklerin karşılığında onu aldın. Diğeri de der ki: Güzelliklerin karşılığında onu aldın."

Senediyle Hz. Ömer'den (r.a) şöyle rivayet edilir: "Eğer iyiliklerimin eksilmeyeceğini bilseydim hayatınızı daha da güzelleştirmek için gayret ederdim. Ancak ben Cenâb-ı Hakk'ın, 'Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz.”5 buyurarak ayıpladığını biliyorum."

Fudayl b. iyâz (rh.a) şöyle der: "İstersen elde ettiğin dünyalıkları azalt, istersen çoğalt; şunu bil ki onları kendine ait keseden alıp harcıyorsun."

Şu husus da buna delildir: Allah Teâlâ, insanların muhtaç olmadığı dünyalık arzuların fazlasını, süsleri, görkemini kullarına haram kılmıştır. Bunları âhirette kullarına ikram etmek için saklamıştır. Şu âyetler bu hususa işaret eder:

"Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahmân'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten yapardık). Ve onları ziynetlere boğardık. Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçimliğidir. Âhiret ise Rabb'inin katında, Allah'ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.”6

Nitekim Resûlullah da (s.a.v) şöyle buyurur:

“Dünyada ipek giyen kişi âhirette onu giyemez.”7

"Dünyada şarap içen kişi âhirette onu içemez.”8

'İpek ve ipek kabartmalı elbise giymeyiniz. Altın ve gümüş kaplardan bir şey içmeyiniz ve bunlardan yapılan tabakları yemekte kullanmayınız. Bunlar dünyada onlar (kâfirler) için, âhirette ise sizin içindir.”9

Vehb şöyle der:

"Allah Teâlâ Hz. Musa'ya (a.s) şöyle buyurdu: Ben kendime dost seçtiğim kullarımı dünya nimetlerinden ve refahından korurum. Tıpkı şefkatli bir deve çobanının develerini uyuz bir deveden koruduğu gibi. Bunu, o kullarıma değer vermediğim için değil, benim cömert-(sf.397)


1 Yunus 10/7.
2 Muhammed 47/12.
3 Şu âyet-i kerime bu üçlü tasnife ışık tutar niteliktedir:
4 Münzirî, et-Tergîb vet-Terhîb, nr. 4709; Ibn Ebû Şeybe, el-Musannef, 13/323; Hennâd, ez-Zühd, nr. 557; Ebû Nuaym, Hilye, 1/306. Mûnzirî, hadisi Ibn Ebü'd-Dünyâ'nın tahrîc ettiğini belirtir.
5 Ahkâf 46/20.
6 Zuhruf 43/33-35.
7 Buhârî, nr. 5832, 5833; Müslim. Libâs, 11, 21 (nr. 2069, 2073); Ibn Mâce, Libâs, 16 (nr. 3588); Ahmed, el-Müsned, 3/101; Hâkim, el-Müstedrek, 4/141; Süyûtî, el-Câmiu's-Sagîr, nr. 9002.
8 Buhârî, nr. 5575; Müslim, Eşribe, 73 (nr. 2003); Mâlik, el-Muvatta, 2/846; Ibn Hibbân, es-Sahîh, nr. 5366.
9 Buhârî, nr. 5426; Müslim, Libâs, 4 (nr. 2067); Ebû Davud, Eşribe, 17 (nr. 3723); Tirmizî, Eşribe, 10; (nr. 1878); Nesâî, Ziynet, 85 (8/198); Ibn Mâce, Eşribe, 17 (nr. 3414); Ibn Hibbân, es-Sahîh, nr. 5339.

(İbn Receb el-Hanbelî, Hadislerle İlim ve Hikmet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder