1 Ocak 2014 Çarşamba

Zekât malını yanında tutup vermeyen kimse insanların kirlerini, bilakis kanlarını yemiş, içmiş olur.

Hiç şüphesiz Cenâb-ı Hak, sahip olunan malda belirtilen miktar zekâtın verilmesiyle, sahibini temizlediğini ve güzelleştirdiğini latîf ilmi ve hikmetiyle bildiği için bu miktarı farz kılmıştır, aksi takdirde daha fazla miktar zekât verilmesini zenginler üzerine farz kılardı.

Zekât malını yanında tutup vermeyen kimse insanların kirlerini, bilakis kanlarını yemiş, içmiş olur. Aynı şey, haksız yere zekât malını alan ve işgal eden kimseler için de geçerlidir. Çünkü bu kimseler de aynı şekilde başkalarının muhtaç olduğu hakları yemektedirler.

Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] zekât vermeyen bu kimselerin durumunu Mi'rac gecesinde görmüş ve şöyle buyurmuştur: ‘Mi'rac gecesi (vücudunun) ön ve arka taraflarında (avret yerlerinde) kumaş parçası bulunan, zakkum ve cehennem dikeni yemeye götürülen bir topluluk gördüm. Cebrail'e,

"Ey Cebrâil bunlar kimlerdir, diye sordum. O da şöyle dedi:

- Onlar mallarının zekâtını vermeyenlerdir.”(1)

O halde farz kılınan zekât miktarını vermek malları manevi kirlerden ve kötülüklerden temizleme derecelerinin en azıdır.”(2)

(1) Heysemî.Mecmau'z-Zevâid, 1/68, nr. 235; Ebû Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Tefsîrü't-Taberî, 7/15.
(2) Şa'rânî, Fethul-Mûbin, s. 41-42.

EVLİYANIN DİLİNDEN Zekatın Hikmetleri, A.Suat DEMİRTAŞ, Semerkand Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder