Bilindiği üzere Allah Teâlâ'nın bütün hükümlerinde kulları için maddi ve manevi birçok hikmet ve menfaat vardır. Zekâtın hikmet ve faydalarından biri de hiç şüphesiz Mevlâ'nın rızasıyla beraber fertlerin, toplumun huzur ve güvene kavuşmasını sağlamaktır. Faiz, haksız kazançlar nasıl insanları, ihtiyaç sahiplerini maddi ve manevi felakete, kötü yollara sürüklüyorsa zekât, Allah yolunda verilen sadaka ve infaklar da toplumu daha çok huzura, adalete ve ferahlığa götürür.
Durmadan kötülüğü emreden nefsin,[1] apaçık düşmanımız olan şeytanın[2], kötü arkadaşların yanı sıra insanı kötülüğe sürükleyen sebeplerden biri de Allah Resülü'nün haber verdiği gibi kula Rabb'ini, her şeyi unutturan fakirliktir.[3] Şayet bir fakirlik kula Rabb’ini unutturuyorsa bu kula zarar veren felakete götüren en büyük sebeplerden biridir. Çünkü Rabb'ini unutan ve ona karşı gelmekten korkmayan bir insan her an hataya düşebilir ve kötü yola sapabilir.
Nefsinin ve ihtiyacının esiri olan, çaresizliğe itilen kimse isteyerek veya istemeyerek de olsa haset hastalığına yakalanacağı gibi hırsızlık ve gasp türü kötü yollara da başvurabilir. Diğer taraftan arzularına yenik düşen, âdeta mala taparcasına kalbini bağlayan kimseler, bulunduğu hale şükretmeyip hırsızlık, sahtekârlık, aldatma vb. haksız yollarla daha fazla mal kazanmaya yeltenebilirler.
Diğer taraftan borçlulara ve yolda kalanlara verilecek zekât ve sadakalarla onların ihtiyacı giderilir, borçtan dolayı kıvranan kimselerin derdine derman olur, onların yanlış yollara sapmaları ve kötü işler yapmaları böylelikle önlenir. Onların gönlü kazanılır, onlara merhamet duygusu aşılanır, müslümanlar arasında dayanışma ve kardeşlik bağları güçlenir, muhabbet artar, iyilikler çoğalır böylelikle kötü yollar kapanır.
İmam Şa'rânî [kuddisse sırruhû] hazretlerinin belirttiği gibi zenginler zekâtını hakkıyla verse Müslüman fakirler perişan olmaz, kimseye el açmak durumunda olmaz, kötü yola başvurmak zorunda kalmaz.
İşte Allah yolunda zekâtını, sadakasını veren zenginler, zekât ve sadakalarını vermekle hem kulluk görevini yerine getirmiş olurlar hem de maddenin esiri olmaktan kurtularak daha fazla mal elde etmek için haksız yollara başvurmazlar. Böylece zekât, fakirlik sebebiyle kötü yollara başvurmayı önlediği gibi zenginlik sebebiyle de maddenin esiri olmaktan koruyarak haksız yollara sapmaktan alıkoyar.
Rabbimiz'in beyan buyurduğu gibi mal insan için bir fitnedir, imtihan vesilesidir.[4] Mevlâ'yı unutturan, isyana sürükleyen az mal, fakirlik bir fitne sebebidir ve mûslûmana zarar veren sebeplerin başında gelir. Maddeye ve nefsin arzularına esir olmaya, haksızlıklara, anarşiye sebep olan fazla mal da aynı şekilde zararlı ve tehlikelidir. Bu sebeple zekât bütün bu kötülük ve felaketlere engel olan bir kalkan konumundadır.
Bugün hırsızlık, gasp, her türlü haksızlığın, adam öldürmenin, anarşi ve terörün sebeplerinden biri de hiç şüphesiz Allahın emri ve fakirin hakkı olan zekât ve sadakanın hakkıyla verilmemesidir.
Bu suçlara düşmelerinin ana sebeplerinden biri de kuşkusuz kişinin ihtiyaçlarını karşılayacak olan maddi imkâna sahip olmamasıdır. İşte zekât sistemiyle, bu imkânsızlık ve yoksulluk önlenmiş, böylece kötülüklerin ve haksızlıkların önüne geçilmiş olunmaktadır. Zengini mala tapmaktan, maddenin esiri olmaktan kurtararak bundan kaynaklanabilecek felaket ve kötülüklere engel olmaktadır. Nitekim zekâtın tam verildiği, infak ve yardımın çok olduğu toplumlarda hırsızlık, kötülük, yolsuzluk, açlık, dilencilik gibi sosyal ıstıraplar oldukça az görülmektedir.
[1] Yusuf 12/53.
[2] A’raf 7/22
[3] Tirmizi, Zühd, 3.
[4] Tegâbün 64/15
EVLİYANIN DİLİNDEN Zekatın Hikmetleri, A.Suat DEMİRTAŞ, Semerkand Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder