28 Temmuz 2015 Salı

Tövbede acele etmek

Bir terzi, salihlerden bir zata,
Resulullah'ın [sallallahu aleyhi vesellem], 'Allah Teâlâ, kulu­nun tövbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder”[1] hadis-i şerifi hakkında ne buyurursunuz, diye sordu.


Salih zat,
- Evet, böyledir. Ama senin mesleğin nedir, diye ona sordu ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:

- Terziyim, elbise dikerim.

- Terzilikte en kolay şey nedir?

- Makası tutup kumaşı kesmektir.

- Kaç seneden beri bu işi yaparsın?

- Otuz seneden beri.

- Canın gırtlağına geldiği zaman, kumaş kesebilir misin?

- Hayır, kesemem.

- Ey terzi! Bir müddet zahmet çekip öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi o zaman yapamaz­san, ömründe hiç yapmadığın tövbeyi o an nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tövbe et! Yoksa son nefeste istiğfar ve hüsn-i hâtime nasip olmayabilir ... Sen hiç, “Güne başlayan nice kimseler vardır ki gün çıkmadan ölür. Yarını bekleyen nice kimseler de vardır ki yarına çıkmadan ölür”[2] sözünü işitmedin mi?

Bunun üzerine terzi ihlâsla tövbeye sarıldı ve o da salihlerden oldu.

[1] Tirmizi, Daavat, 98
[2] Sûyuti, el-Câmiu’s-Sağir, ur. 6419.

Son Nefeste İman, Hüseyin Okur, Hacegan Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder