Çocuk, anne ve babasına verilmiş bir emanettir. Onun temiz kalbi değerli bir cevher gibidir. Mum gibi şekil alabilir ve bütün şekillerden de temizdir. Kendisine ekilen her tohumun yeşerdiği temiz bir toprak gibidir. Eğer hayır tohumu ekilirse din ve dünya saadeti yeşerir; annesi, babası ve hocası da onun sevabına ortak olurlar. Bunun aksine olursa o ileride bedbaht olur, ve üstadı da onun günahlarına ortak olurlar.
Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki:
"Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun" (Tahrîm 68/6).
Çocuğu cehennem ateşinden korumak, dünya ateşinden korumaktan daha evladır.
Çocuğu korumak demek; edep vermek, güzel ahlâk öğretmek ve onu kötü arkadaştan korumaktır. Bütün kötü huyların aslı kötü arkadaştan doğar.
Çocuğu bol nimete, süslü güzel elbiselere alıştırmamalıdır, çünkü sonra bunlara karşı zaafı olur ve bütün ömrünü bunların yolunda zayi eder. yetiştirmekte en başta dikkatli davranmalıdır. Ona süt verecek kadının saliha, güzel ahlâklı, helâl lokma yiyen biri olmasına gayret etmelidir. Zira kötü ahlâk, çocuğa süt veren kimseden sirayet eder. Süt haramdan meydana geliyorsa pistir. Çocuğun eti ve derisi ondan beslenir. (Sütün) çocuğun tabiatıyla olan münasebeti de bulûğa erdikten sonra ortaya çıkar.
Çocuğun dili açılınca ilk sözü, "Allah" olmalıdır. Bunu ona devamlı telkin etmelidir. bazı şeylerde hayâ ederse, bu büyük bir müjdedir ve akil nurunun ona düştüğünün delilidir. Böyle biri hayâyı bir bekçi kılar ve kendisine kötü gelen her şeyden utanır, çekinir.
Çocukta meydana gelen ilk yeme arzusudur. Ona yemek yemenin edeplerini öğretmelidir ki sağ eliyle yesin ve (yemeğe başlamadan evvel) "bismillâh" desin. Yine ona yemekte acele etmemeyi, iyi çiğnemeyi, başkasının lokmasına göz dikmemeyi, bir lokmayı yutmadan diğerini eline almamayı ve elbisesini kirletmemeyi öğretmelidir. Çocuğa hep güzel yemeğe alışmaması için ara sıra yavan ekmek vermelidir. Çok yemeyi onun gözünde kötü göstermeli ve, "Bu, hayvanların ve akılsızların âdetidir!” gibi uyarılarda bulunmalıdır. Çok yiyen çocukların ayıplandığını, az yiyenlerin ise övüldüğünü ona anlatmalıdır. Böylece iyilik daman harekete geçer ve güzel şekilde davranır.
Erkek çocuğuna elbiseyi sevdirmeli, ve renkli elbiseleri kötüleyerek, "Bu, kadınların ve ahmakların işidir! Kendini süslemek muhanneslerin ahlâkıdır, erkeklerin değil!" demelidir. Onu giyen ve güzel yemeklere alışan çocuklarla arkadaş etmemelidir, görüştürmemelidir. Çünkü bunlar onun helâki olur, o da onlar gibi olmayı arzular.
Çocuğu kötü arkadaştan korumalıdır. Zira böylelerinden korunmayan çocuk; küstah, yalancı, atılgan ve çekincesiz olur. Uzun zaman da bu ahlâkı tabiatından kaybolmaz.
Çocuğu okula verince ona Kur'ân-ı Kerîm öğretmelidir. Sonra da zâhidlerin sözleri ve hikâyeleriyle, ashabın ve selefin ahlâkıyla meşgul etmelidir. Çocuğu, içinde nefsanî aşk ve kadınların sıfatlarını anlatan şiirlerden uzak tutmalıdır. Onu, "Tabiatı bunlarla latif hale gelir!" diyen (dünya ehli) edebiyatçılardan da korumalıdır. Zira bunlar edip değil belki çocuğun kalbine fesat tohumlan atarlar.
Çocuk iyi bir iş yapınca ve onda güzel huylar meydana gelince övülmeli, mutlu olması için kendisine bir şeyler verilmeli, insanların arasında yüzüne karşı methedilmelidir. Bir hata ettiğinde bir iki sefer görmezden gelinmeli, özellikle de yaptığını gizliyorsa ağır konuşmamalıdır. Çünkü sık sık azarlanırsa cesaretlenir, gizli yaptığını açıkça yapmaya başlar. Yaptığını tekrarlar ise ona bir kere kızmalı ve, "Sakın bunu yaptığını kimse duymasın! İnsanların arasında rezil olursun! Kimse sana kıymet vermez!" demelidir. Baba çocuğuna karşı vakarını ve heybetini korumalı, anne de sürekli çocuğa babasına karşı nasıl davranması gerektiğini tembih etmelidir.
(Koşup eğlenme yaşına gelen çocuğu) Gündüz uyumaktan menetmelidir, çünkü bu olur. Gece de rahat yatakta yatırmamalıdır ki bedeni güçlü olsun. Mutlu olup rahatlaması için her gün bir saat oyun oynamasına müsaade etmelidir. Böylece kalbi daralıp da kötü ahlâklı ve anlayışsız olmaz.
Çocuğa mütevazi olmayı, diğer çocukların arasında övünmemeyi ve onlara dil uzatmamayı öğretmelidir.
Diğer çocuklardan bir şey almamalı, hatta onlara vermelidir. Çocuğa, "Almak dilencilerin ve âcizlerin işidir" demelidir. Kimsenin altın, gümüş ve malına tamah etmemesini öğretmelidir, çünkü bu onun perişan olmasına sebep olur ve kötü işlere düşer.
Çocuğa mecliste tükürmemeyi ve burnunu temizlememeyi öğretmelidir. İnsanlara sırtını dönmemesini tembih emeli, tembellik alameti olan eli çeneye koymaktan menetmelidir. Yine insanların arasında çok konuşmamasını, asla yemin etmemesini, kendisine bir şey sorulmadan lafa girmemesini, büyüklere hürmet etmesini ve onların önünden yürümemesini, dilini lânet ve küfürden korumasını öğretmelidir.
Hocası (öğretmeni) onu kızarak ikaz ettiğinde bağırıp çağırmaması ve aracı olmasını istememesi gerektiğini söylemeli, sabırlı davranması gerektiğini anlatmalıdır. Hatta ona, "Bağırmak, kadınların ve câriyelerin işidir!" diye tembih etmelidir.
Yedi yaşına gelen çocuğa güzellikle namaz ve taharet emredilmeli, on yaşına geldiğinde namaz konusunda gevşeklik gösterirse (yüzüne vurmadan hafifçe) dövülmeli ve edeplendirilmelidir. Hırsızlık, haram yemek ve yalan söylemek çocuğun gözünde kötü kılınmalı ve bu türlü fena işleri daima yermelidir.
Çocuk bu şekilde yetiştirilip de bulûğa erince, bu edeplerin sırlarını ve inceliklerini ona anlatmalı ve, "Yemekten maksat, kulun Rabb'ine ibadet etmesi için gereken kuvvet ve gıdayı almaktır. Dünyadan maksat, ahiret için azık toplamaktır. Çünkü bu cihan kalmaz, ölüm ansızın gelir. Dünyada iken ahiret azığı elde eden kimse ne kadar da bahtiyardır. Zira böyle biri cennete ve Allah Teâlâ'nın rızasına kavuşur!" demelidir. Cennet ve cehennemin sıfatlarını ona anlatmalı, işlerin sevabını ve günahını ona bildirmelidir. Henüz küçük yaşta edeple yetiştirilen çocuğun hali taşın üzerine işlenen nakış gibi olur. Fakat sonradan olursa duvar üzerindeki sıva gibi dökülür.
Kimya-yı Saadet, İmam-ı Gazali
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder