21 Ekim 2015 Çarşamba

Şah-ı Nakşibend hazretleri [kaddesallahu sırrahu] anlatıyor:
“Bir gece, arkadaşlarımla Zivertun’da iken uykuda gusül abdestini gerektiren bir durum oldu. Hemen uyanıp, gusül abdesti alabilmek için dışarı çıktım. Mevsim kış ve sular donmuştu. Hangi suyun başına vardıysam, buzları kıracak bir şey bulamadım. Arkadaşlarımı da bu yüzden rahatsız etmek istemiyordum.

Bu nedenle durumumu onlara söyleyemedim. Üzerimde eski kürkün haricinde bir şey de yoktu. Zivertun'dan ümidimi kesince, Kasriârifân’daki evime giderek orada buzu kırmak için bir şey aradım. Ailemden hiç kimseyi durumdan haberdar etmek istemiyordum. Evin her tarafını aradıktan sonra, mescidin yanındaki havuzun başında suyu alabileceğim bir kap gördüm. Onunla buzları kırmak için epey uğraştım. Bu sebeple elimi de yaralamıştım. Sonuçta havuzdan su alarak boy abdestimi alabildim. Soğuktan da son derece etkilenmiştim. Sonra yine o eski kürkümü giydim ve soğuğa rağmen aynı gece Kasrıâri-fân’dan Zivertun’a geri döndüm."

(Abdülmecid Hani, el-Hadaiku’l-Verdiyye, s. 402; Hace Ahmed b. İbrahim, Kutbu’l-Arifin Hazret-i Şah-ı Nakşibend Hayatühü ve Menakıbühü, s. 30)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder